13 Eylül 2012 | 10:21
12613 okunma
İki sezon Bursaspor formasını giyen İvan Ergiç, İzmir'in sessiz ilçesi Karaburun'daki "Bilim Kongresi" kapsamında izleyenlere sunuş yapacak. Haber böyle, biz de haberciyiz.
Tatilin son günlerini yaşıyoruz…
Deniz, kum ve güneş hem yakıyor hem de serinletiyor.
Bu güzellikleri bırakmak her yiğidin harcı değil!
Ama…
İki sezon Bursaspor formasını giyen İvan Ergiç, İzmir’in sessiz ilçesi Karaburun’daki “Bilim Kongresi” kapsamında izleyenlere sunuş yapacak.
Haber böyle, biz de haberciyiz. Üstelik İvan’ın konusu oldukça ağır:
Sosyal Darwinizm… Üstelik Ergiç, kendisi kabul etmese de Marksist bir sporcu olarak niteleniyor. Kongreye ikinci kez katılma nedeni de bu olsa gerek.
Konu bana yabancı ama, ne olduğunu öğrendiğimde şaşırmıyorum.
İnsan, kurum ve toplumlar arasındaki acımasız rekabetin yarattığı değişimler yani… Futbol dünyasında da rekabetin acımasızlığından geçilmiyorsa, konuşmacı olarak İvan Ergiç’in seçilmesi doğal değil mi?
Yakından ilk kez gördüğüm ve konuştuğum İvan (böyle hitap edince samimiyet ortaya çıkıyor, O da çok yakın davrandı bize) tam anlamıyla toplumcu bir birey.
Alabildiğine demokrasiden yana… Taraftar gruplarının maçlarda attığı siyasi sloganları çok doğal karşılayacak kadar tabana ve insana yakın. Böyle birini karşınızda görünce futbolun genel sorunları ya da başarılar hakkındaki popüler sorular yöneltmek zor gibi geliyor insana...
Metin Kurt ile tanıştığını, örgütlenme konusunu 2010 yılında yine Karaburun’daki Bilim Kongresi’nde irdelediklerini öğreniyorum laf arasında…
Sohbet ederken, hiçbir dönemde menajer gibi bir aracı kullanmadığını, profesyonel kulüplerin ve onları yöneten örgütlerin rantçı yaklaşımından uzak durduğunu yineliyor.
Bu sohbetin ardından konu Bursaspor’a geliyor doğal olarak…
Ne yapalım, kırk yılın başı unutulmaz bir Bursasporlu’yu karşımda görüyorum ve herkesin aklındaki soruları yöneltiyorum.
Bu arada milli maç arasındaki iznini Çeşme’de geçiren Pablo Martin Batalla’nın, İvan’ı Karaburun’da ziyaret ettiğini de belirteyim.
Bu da atlatma habere giriyor sanırım!
Bu durumda sorularıma Pablo ile giriyor ve “rakip miydiniz?” diyorum.
Yanıt net ve yalın… “Hep iyi arkadaştık. İkinci yılımızda Pablo’nun devamlı oynaması için Hoca ile konuştum… Çünkü ilk sezon şampiyonluğa karşın Pablo fazla oynamadı. Belki de fiziksel sorunları vardı…”
Bu yanıttan, İvan’ın teknik konulara müdahale edebilecek cesarette olduğunu anlıyorum ama beni şaşırtmıyor bu durum.
Sıra geçen sezon tribünlerdeki “Ergiç…Ergiç” çağrılarına geliyor.
Yani taraftarın geri dönmesini istemesi olayına…
Gönderilişinin, tamamen kadro değişimiyle ilgili olduğunu, başka bir neden aranmaması gerektiğini belirtiyor. O günlerde Bursaspor Kulübü çağırsa bile geri gelme niyetinin olmadığını, çünkü futbolu bıraktığını söylüyor.
Sırbistan’daki yaşamını güncel yazarlıkla değerlendirdiğini belirtiyor.
Bursa’ya gelirken, İsviçre’deki Türk arkadaşlarından bilgi aldığını, Ertuğrul Sağlam’ın “önce iyi ve ahlaklı futbolcu” felsefesini benimsediğini bildiğim İvan’a, Bursaspor’un sürekli biçimde Avrupa kupalarına katılabilecek bir yeterliğe sahip olup olmadığını soruyor ve beklediğim yanıtı alıyorum.
Bu sezon sadece 3-1’lik Twente maçını izlediğini söyleyen İvan, Bursaspor’un her dönemde kent, taraftar ve deneyimiyle ilk altı takım arasında yer alabileceğini vurguluyor. Sonra da, Pinto ve Sestak’ın Pablo ile birlikte çok iyi futbolcular olduğunu belirtiyor.
İvan Ergiç bu arada önemli bir yaraya parmak basıyor:
“Bence defansif bir problem var…”
Yüksek kazançlar elde etmesine karşın futbolu oyun olarak gören, toplumu hakları konusunda uyarmayı ilke edinen, sıra dışı karakterli bir eski futbolcuyla kısa da olsa söyleşmek keyif vericiydi.
Futboldan keyif almanız dileğimle…
İsmail KEMANKAŞ
Olay Gazetesi
Olay Gazetesi