Puan cetvelleri ile ölçülebilen tek şey, sonuçlardır...
O cetveller; haksızlıkları ve futbolu yönetenlerin adalet duygularını gizler, göstermez...
O cetvellerin boyu da, vicdanlardaki sıralamayı ölçmeye yetmez.
Özellikle 3 Temmuz süreciyle Türk toplumunun üzerine akan bataklığın ortasına yeşiliyle beyazıyla tertemiz bir bayrak dikmiş Bursaspor Kulübü, futboldaki kirliliğe isyan edip statlara gelmeyen, ya da bağrına taş basıp sevgisinin peşine düşerek tribündeki yerini alan temiz vicdanlarda oluşan puan cetvellerinin en üst basamağında olduğunu bilerek yoluna devam etmektedir.
Futbolu masum ve adil bir oyun haline getirecek olan sadece yazılı kurallar değil, bu kuralları uygulama noktasında sorumluluğu olan insanlar ve kurumlardır. Biz sportif kuralların dışında etik değerlere de bağlı bir kulüp olarak, mücadelemizi 'temiz futbol' ilkesi ışığında sürdürmeye kararlılıkla devam edeceğiz, ancak haksızlıkları dile getirmeyi de bir görev ve toplumsal sorumluluk olarak sürdüreceğiz.
İstanbul Olimpiyat Stadı'nda Beşiktaş'la oynadığımız karşılaşma sırasında ve sonrasında yaşananlar, Bursasporumuza puan ve oyuncu kaybı olarak yansımış ama biraz evvel sözünü ettiğimiz vicdani puan cetvelinde en az bir puan daha yükselmemize neden olmuştur.
Karşılaşmayı yöneten Mustafa Kamil Abitoğlu'nun, maç esnasında yaptığı en az iki önemli hata futbol kamuoyunda tartışılmaktadır.
Bunlardan ilki; futbolcumuz Fernandao'nun rakibine yaptığı hareketi sarı kartla cezalandırması ve kırmızı kartını göstermemiş olması olarak değerlendirilmiştir.
Bu kararın, maçın gidişatını nasıl etkileyeceğini değişik senaryolarla ele almak ve farklı ihtimaller üzerinden yürüyerek bir sonuca ulaşmak mümkündür ama, uzatma dakikalarının bitimine doğru oyuncumuz Şener Özbayraklı'nın rakibiyle girdiği ikili mücadelenin, haksız bir şekilde penaltı ve kırmızı kartla cezalandırılmış olmasının ortaya çıkarttığı sonuç ve senaryo tektir ve o da; bu haksız kararla karşılaşmayı 3-2 kaybetmiş olduğumuzdur.
Bu maç, Bursaspor Kulübü olarak, bu sezon hakem hatalarıyla kaybettiğimiz ne ilk maçtır, maçlar bu duygu ve yeterlilikle yönetildiği takdirde ne de son maç olacaktır.
Ancak bu kayıplar üst üste yazıldığında ortaya çıkan tablo, sportif ve ekonomik açılardan kabul edilemez ve korkunç boyutlarda olduğu gibi, camiamızda infial yaratacak düzeydedir. Ve bu durum haliyle oyuncu grubumuzla birlikte, teknik kadromuz ve en önemlisi camiamızın bütün fertlerinin adalet duygusunu yerle bir edip, sabrının limitlerini aşar hale gelmiştir.
Maç bitiminde Beşiktaşlı oyuncuların ve özellikle Motta'nın sportmenlik dışı hareketleriyle birlikte, bazı Beşiktaşlı yöneticilerin tribündeki agresif tutum ve hakaretamiz davranışları ise tasvip edilemez, çirkin görüntülerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Ligde daha katedecek çok yolumuz olması ve Ziraat Türkiye Kupası'nda da kendine finali değil, kupayı hedef seçmiş bir kulüp olarak Bursaspor'umuzun tek beklentisi vardır ve o da; artık maçları ve futbolu yöneten tüm kişi ve kurumların daha dikkatli, özenli ve geçmişteki mağduriyetimizin farkına vararak adaletli karar vermeye başlaması gerektiğidir.
Sevgi, saygı ve dürüstlüğün hakim olması gereken futbol ikliminde, nefretin egemen hale gelmesinde adalet duygusuna indirilen bu sayısız darbelerin hiç kuşkusuz çok önemli payı vardır.
Eğer makus hale gelen futbol kaderimiz olumlu yönde değiştirilmek isteniyorsa, kulüpler, oyuncular ve antrenörlerden daha çok, hakemlere, nefret ateşini üfleyen medyaya ve futbolu yöneten kadroların iptidai, gerçeklikten ve sonuç almaktan uzak cezai yöntemleri artık yeniden gözden geçirmelerine gereksinim duyulmalıdır.
Vicdanlarda oluşan puan cetveliyle, görünürdeki puan cetveli arasındaki farklılıkları ortadan kaldırma ve bu oyunun en önemli unsuru olan adaleti yeniden tesis etme görevini yerine getirmesi gerekenlere, maiyeti 'uyarı' olan bu açıklamamızı doğru ve objektif bir gözle okumalarını öneriyoruz.
Saygılarımızla
BURSASPOR KULÜBÜ