Pazar günü Fenerbahçe ile oynadığımız Spor Toto Süper Lig maçı, öncesi ve sonrasıyla Türk Futbol tarihine kara bir leke olarak geçmiştir.
İlk olarak dikkat çekmek istediğimiz nokta, karşılaşma öncesi taraftarlarımızın stadyuma intikali sırasında maruz kaldığı muamele ve yaşanan gerilimdir. Güvenlik açısından ortaya çıkan zafiyet, taraftarlarımızın bıçaklanması ile sonuçlanmıştır. Maalesef bu, İstanbul deplasmanında yaşanan ilk olay değildir. Bu konuda sorumluların derhal bulunup, güvenlik planlamasındaki hataların nedeni açıklanmalıdır.
Oyun alanına döndüğümüzde ise yine sarsıcı olaylar Türk futbolundaki çıkmazın geldiği noktayı gözler önüne sermiştir. Saha dışında mücadeleye bir hafta önceden başlayanların yarattığı etki, beklenen şekilde maçın hakemine tesir etmiş ve oyun içinde birbirinden yanlış kararlar karşılaşmanın önüne geçmiştir. Dün alınan yenilgiyi hazmedecek kadar büyük bir camia olduğumuzu belirtmekle beraber, karşılaşmadaki bazı noktalara dikkat çekmek bir zorunluluk olmuştur.
Oyun 1-0 lehimize devam ederken, futbolcumuz Tuncay Şanlı'nın pasında ceza sahası içinde Fenerbahçe futbolcusu Mehmet Topuz'un ardı ardına iki kez elle müdahalesi hakem tarafından görmezden gelinmiştir. Oysa 3 hafta önce Gaziantepspor deplasmanında daha tartışmalı benzer bir pozisyonda aleyhimize penaltı kararı verilmişti.
İlk yarının son dakikalarında ofsayt gerekçesiyle kesilen gol pozisyonumuzda yardımcı hakemin bayrağının, Maurice Edu'nun topla ilk buluştuğu anda kalkması ve hakemin düdüğünün net bir şekilde duyulduğu bu anda da Edu'nun ofsaytta olmadığı açık bir şekilde görülmektedir.
Devre arasında yaşananları ise skandal olarak nitelendirmek hafif kalacaktır. Başta Teknik Menajerimiz Süha Sidal, Yardımcı antrenörlerimiz ve futbolcularımızın gözleri önünde Fenerbahçe Kulübü Başkanının maçın hakemine yönelik tehditlerin TFF ve hakem camiası nezdinde nasıl karşılık bulacağı merak konusudur. Emniyet kameralarında kayıt altına alındığına inandığımız bu yaşananların akıbeti Türk futbolunun gideceği yön konusunda belirleyici olacaktır.
Bu tehdit sonucu maçın ikinci yarısının hemen başında karşılaşmanın Hakemi Tolga Özkalfa, yardımcı hakeminin itirazına rağmen futbol sahalarında görmeye alışık olmadığımız bir şekilde aynı pozisyonda üst üste iki hata ile toplamda 3 dakikada gol kararını verebilmiştir. Beklentimiz Sayın Özkalfa'nın en azından bugün, maçtan saatler sonra cesurca yaşananları raporuna yazmış olmasıdır.
Başta, oyunun gidişatına net bir şekilde müdahale eden kararlara imza atan Özkalfa ve yardımcılarının, ardından MHK ve son olarak Türkiye Futbol Federasyonunun yaşananlarla ilgili korkusuzca (!) değerlendirmeler yapacağını ummaktan başka bir çare yoktur.
Türk Futbolunda yaşanan bu kara geceden sonra Bursa ve Bursaspor camiasına düşen bazı görevler de vardır.
Bizler biliyoruz ki 16 Mayıs 2010'nun bir bedeli olacaktı ve o bedel zaman içinde camiamıza ödetilecekti. O tarihten bu yana, hakem hataları, verilen cezalar, maç saati planlamaları başta olmak üzere işleyişin Bursaspor aleyhine geliştiğini görmek durumundayız. Bu hafta oynanacak ilk mücadele ile birlikte mevcut sisteme karşı duruşumuzu sürdürmek, yapılan haksızlıklara karşı kenetlenmek tek seçeneğimizdir. Büyük taraftarımızdan, Bursa şehrinden istediğimiz bu mücadeleyi omuz omuza vermek ve doğru bildiğimiz bu yolda bütün engellere ve ayak oyunlarına karşı yıkılmadan durabilmektir.
Geçtiğimiz hafta yaptığımız açıklamada Hakem camiamızdan tek beklentimizin sadece ve sadece adaletli yönetim anlayışı olduğunu ifade etmiştik. Bugün ise artık bu beklentinin de anlamlı olmadığını görmekteyiz. Bundan sonra kimseden hiçbir beklenti içinde olmadığımızı belirterek, Bursaspor camiamızı şehrine ve takımına sahip çıkmaya devam edip tarihe geçmekte olan onurlu duruşumuzu sürdüreceğimizi kamuoyuna duyururuz.
Bursaspor Kulübü